Bu yıl 73’üncü kez düzenlenen Miss Universe yarışması, Meksika’nın başkenti Mexico City’de unutulmaz bir finalle tamamlandı. Yarışmada birincilik tacını Danimarkalı Barbie lakaplı Victoria Kjær Theilvigo taktı. Ancak Victoria’nın başarısı, yalnızca fiziksel güzelliğiyle değil, sosyal medyanın etkileyici gücünü etkin bir şekilde kullanmasıyla sonuçlandı.
Miss Universe gibi uluslararası yarışmalarda fiziksel güzellik, her adayın taşıdığı en temel özelliklerden biri. Ancak her yarışmacının kendi ülkesinin güzellik standartlarını en iyi şekilde temsil ettiğini düşündüğümüzde, bu yeterli bir kriter olmaktan çoktan çıktı. Günümüzde, Kâinat Güzellik Yarışması, yalnızca güzelliği değil, adayların karizmasını, özgüvenini, sosyal becerilerini ve özellikle dijital çağda etkili olma kapasitelerini değerlendiriyor. Bu noktada Victoria KjærTheilvigo, yüksek aurası ile yarışma boyunca sosyal medyada en çok konuşulan isimlerden biri olmayı başardı. Paylaşımlarında sergilediği samimiyet, etkileyici duruşu ve hayranlarıyla kurduğu bağ, onu diğer adaylardan bir adım öne taşıdı. Onun enerjisi, sevimliliği ve sosyal medya kullanıcılarını etkileyen doğal tavırları, jüri ve izleyici üzerinde büyük bir iz bıraktı. Yarışmanın sonucunun açıklanması, birçok kişi için sürpriz değildi. Çünkü Victoria, gerek jüri üyeleri gerekse sosyal medyada yarışmayı takip eden kitleler için favori isimlerden biriydi.
Bu zafer, dijital çağın iletişim gücünün, bir güzellik yarışmasında bile ne kadar belirleyici olabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi. Peki siz günümüzde güzellik yarışmalarının sadece görsellikle değil, iz bırakacak bir hikâye, bir duruş ve geniş bir kitleyle etkileşim kurabilme yeteneğiyle kazanılması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hazırlayan: Hazal kafadar